Amerikan edebiyatının ikonik isimlerinden Susan Sontag, edebiyat dünyasına giriş yaptığı ilk romanı İyiliksever ile okurları derinlikli ve sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor. İlk kez 1963 yılında yayımlanan bu deneysel eser, Sontag’ın sınırları zorlayan anlatımıyla edebiyat dünyasında çığır açmış bir anti-roman niteliği taşıyor. Şimdi, Can Yayınları etiketiyle yeniden okurla buluşuyor.
İyiliksever, zengin ve anlayışlı bir babanın koruması altında büyüyen, ancak alışılmış hırs ve tutkuların uzağında bir yaşam süren genç Hippolyte’in hikâyesini anlatıyor. Üniversitedeki üçüncü yılında kaleme aldığı bir makale, Hippolyte’in hayalini kurduğu entelektüel çevreye adım atmasını sağlar. Bu çevrenin merkezi ise birçok düşünür ve sanatçının buluştuğu Frau Anders’in ünlü salonudur. Ancak Hippolyte’in bu entelektüel serüveni, kısa bir süre sonra eğitimini yarıda bırakmasıyla farklı bir yola evrilir.
Hippolyte, bir dizi rahatsız edici ve kafa karıştırıcı rüyanın etkisiyle alışılmışın dışında bir karar alır: Hayatını, rüyalarını yorumlamak için bir araç olarak kullanacaktır. Bu ters yüz edilmiş varoluş anlayışı, romanın temel çatısını oluşturur ve okuyucuyu hem eğlenceli hem de rahatsız edici bir sorgulamanın içine çeker.
Romanın merkezinde, Hippolyte’in kendine ve dünyaya dair derinlikli sorgulamaları yer alır. Onun rüyalar ve gerçeklik arasındaki bağını çözmeye çalışırken yaşadığı çelişkiler, okuyucuyu insan olmanın karmaşıklığı üzerine düşündürür.
Edebiyat dünyasında Susan Sontag’ın bir yazar olarak yıldızını parlatan İyiliksever, hem eğlenceli hem de ürkütücü bir anti-roman olarak edebi sınırları zorluyor.
Hannah Arendt, Sontag’ın bu eseri için şöyle diyor:
“Susan Sontag önemli bir yazar. Rüyalar ve düşüncelerle gerçeklik arasında kurduğu o özel bağı hayranlıkla izliyorum.”
Edebiyat tarihinde önemli bir yer edinen İyiliksever, Susan Sontag’ın dahiyane kaleminden çıkan, normlara meydan okuyan, özgün ve büyüleyici bir anlatı olarak raflarda sizleri bekliyor.