VisionIST 'Endüstri Günleri'nde konuşan yönetmen ve senarist Sahraa Karimi "İstiklal'de bir patlama oldu değil mi? Elinize kamerayı alın ve çekin çünkü çekmek aynı zamanda protesto etmektir" dedi.
VisionIST 'Endüstri Günleri'nde konuşan yönetmen ve senarist Sahraa Karimi "İstiklal'de bir patlama oldu değil mi? Elinize kamerayı alın ve çekin çünkü çekmek aynı zamanda protesto etmektir" dedi.
GAİN Medya ana sponsorluğunda düzenlenen 12. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali'nde atölyeler, paneller ve ustalık sınıflarından oluşan VisionIST 'Endüstri Günleri'nin dördüncü yılı yapıldı. AKM Yeşilçam Sineması'nda, yapımcı İpek Erden moderatörlüğü'nde gerçekleşen 'Ustalık Sınıfı'na, yönetmen ve senarist Sahraa Karimi konuşmacı olarak katıldı.
Çekmek aynı zamanda protesto etmektir
Karimi: "Yaklaşık 4 yıldır İstanbul'a geliyorum fakat bu seferki farklı. Çok fazla Türk görmüyorum. Arap, Rus ve Afganlarla karşılaşıyorum. Bu bile ülkenin içinde bulunduğu durumu gözler önüne seriyor. Bunu kullanın. Çok iyi bir materyal. İstiklal'de bir patlama oldu değil mi? Elinize kamerayı alın ve çekin. Çünkü çekmek aynı zamanda protesto etmektir." dedi.
12. Uluslararası Suç ve Ceza Festivali'nin, 23 Kasım 2022 Çarşamba günü saat 18.00'deki 'Ustalık Sınıfı' programında, tecrübelerini katılımcılarla paylaşan Karimi şöyle devam etti:
Ben sinemayı değil, sinema beni seçti
"Henüz 17 yaşındayken Slovakya'ya gittim. Benim için Slovakya'ya gitmek, mülteci olduğum İran'dan ayrılmak için tek şanstı. Lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerimi Slovakya'da yaptım. 2012 yılında mezun oldum. Slovakya'da sinema okuluna giriş sınavları çok zor ve sadece yönetmenlik bölümü için 5-6 kişi alıyorlardı. O zamanlar İngilizce veya Slovakça bilmiyordum. O yıllarda sadece belgesel bölümü açtılar ve oraya kabul edildim ama sonraki yıllarda aynı anda hem belgesel hem de kurgu yönetmenliği okudum.
Bana 'Bunu Afganistan'da yapamazsın' dediler
Üniversite döneminde bir belgesel fikri üretme ödevi geldi. O zaman okuduğum kitaplar hep kadınlarla alakalıydı. BBC İran izlerken ilk defa bir Afgan kadının Almanya sayesinde ehliyet aldığını gördüm. Bu durumun çok iyi bir metafor olduğunu düşündüm çünkü Afgan kadınları için ehliyet almak sadece araba sürebilmek değil aynı zamanda hayatlarının direksiyonu da ellerine almak anlamına geliyor. Bu fikir ile ödeve başvurdum Başka bir profesör bu fikri çok beğendi ve hemen çekmeleri gerektiğini söyledi. Fikre para bulabilmek için çok fazla yere başvurdum fakat "bunu Afganistan'da yapamazsın" tepkisi ile karşılaştım. Bana 'bunu yapamazsın' diyenlere inat onu yapan bir karaktere sahibim. İki yıl sonra 2005 yılının sonunda Slovakya'da Bakanlık tarafından fon sağlandı. 2006-2009 yıllarını belgeseli çekmeye harcadım. Belgesel Slovakya'da en iyi belgesel ödülünü kazandı.
En iyi metot 'samimiyet'
Afganistan'a Afganistan kimliğim olmadığı için giremedim. İran üzerinden kaçak yollardan girdim. İlk gittiğimde kalabalık bir ekiple gittim fakat bu durumda çekmek istediğim ailelerin içerisine çok fazla giremediğimi fark ettim. 20 gün boyunca bulunduğum Afganistan'dan yeteri kadar materyal toplayamadan döndüm. Sonrasında sadece kendim ve ses için bir kişiyle gittim. Lise yıllarında bağımsız olabilmek için düğün kameramanlığı asistanlığı yaparak para kazanmıştım. Aileler başta kamerayı yadırgasa da birkaç gün sonrasında artık umursamadıklarını gördüm.Aile ile samimi oldum. Bence belgesel çekimlerinde önce kamerayla gidilmemeli. İnsanlarla samimi olunmalı. Bunun çok önemli bir metot olduğunu söylemeliyim. Gerçek görüntüler için samimiyet zorunlu. Aynı zamanda şu anda kameralar çok fazla küçüldü. Sosyal medya yüzünden insanlar korkuyor.
Ben bir sivil aktivistim
Her zaman kurmaca yapmak istedim fakat belgesel yapmak daha ucuzdu. 2012 yılında okulu bitirdiğimde kendim hakkında bir düşündüm, evet Slovakya'da kabul gören bir yönetmendim, dünya çapında ödülüm vardı ve üniversitede eğitimci olarak devam edebilirdim. Fakat kendime "Ben Avrupa'da ne yapıyorum?" sorusunu sordum. Diğer yönetmenler gibi göçmenlerin hikayesini mi çekecektim? Avrupa'nın çok usta yönetmeni vardı ve anlatacak kendi hikayesi vardı. Bana ait değildi. Kendi insanlarımın hikayesini anlatmak istediğim için Afganistan'a gitmek istediğimi söyledim ve herkes bana "Sen çıldırdın mı?" dedi. 2012'de Afganistan'a döndüm ve Taliban'ın geldiği son ana kadar oradaydım. Kendi insanlarımı gözlemledim. Çok fazla gezdim. Film sektöründen çıkmasam da çok farklı görevler aldım çünkü bu benim sorumluluğumdu, ben bir sivil aktivisttim.
Gençken ve enerjiniz yerindeyken üretin
Kadın yönetmen olmak istiyorsanız her zaman karşınıza engeller çıkacak. Eğer ne demek istediğinizden eminseniz hiçbir zaman onu demekten vazgeçmeyin. Dindeki yanlış anlaşılma dolayısıyla içinde bulunduğumuz toplumlar bu halde. Fincanı sağdan sola koyduğum anı sürekli tekrarlasam bile o an bir daha gelmeyecek. O yüzden gençken ve enerjiniz yerindeyken üretin. Eğer hikaye anlatma yeteneği ile ödüllendirildiyseniz bunu sakın harcamayın.
Biz kadınlar yaşıyoruz ve haklarımız var
'Havva, Meryem ve Ayşe' hakkındaki hikayeyi okudum ve bunu kesinlikle çekmem gerekiyor dedim. Filmi çekmek çok zordu ama şu an dönüp baktığımda iyi ki bu zorluklara katlanmışım diyorum. Çünkü şunu anlamalılar biz kadınlar yaşıyoruz ve haklarımız var.
Teknolojiyi öğrenmeliyiz
Yönetmenliği eğer iş olarak yapmak istiyorsanız dizi, reklam belgesel çekebilirsiniz fakat bir anlatıcı olmak istiyorsanız bir derdiniz varsa herhangi bir azınlıktan geliyorsanız siz sivil aktivistsiniz. Tekniği, kamerayı, batılı ülkeler icat etti fakat bizim hikayemiz var. Ben Amerika'da da yaşadım ve bizim hikayelerimiz eşsiz. Problem şu ki; biz teknolojiyi öğrenmeliyiz. Eğer sesimizi evrensel olarak duyurmak istiyorsak formülü bilmemiz gerekiyor.
Günlük hayattan kaçmayın, izleyin, gözlemleyin ve hepsini yazın
Bir müslüman nasıl günde 5 kere ibadet ediyorsa bir film yapımcısı için de film izlemek ibadet etmek gibidir. Anahtar olabildiğince izlemek. Sadece Türk, Orta Doğu değil her kültürden film izlenmeli. Gözlemleyin. Gözünüz gördüğü kadar gözlemleyin. Günlük hayattan kaçmayın. Size neler kazandırdığını bilemezsiniz.Yaşlı insanlarla konuşun çok güzel ve saf hikayeleri var. Gezebiliyorsanız; tren, otobüs farketmez gezin ve bunların hepsini oturup yazın.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı