Bel fıtığı, omurlar arasında yer alan disklerin dışarı taşarak sinir köklerine baskı yapmasıyla oluşan, yaygın ve çoğu zaman yaşam kalitesini düşüren bir omurga problemidir. Tıp literatüründe “lomber disk hernisi” olarak geçen bu rahatsızlık, sıklıkla belde ağrı, bacaklara yayılan siyatik tarzı ağrı, uyuşma, karıncalanma ve güç kaybı gibi belirtilerle kendini gösterir. Ancak her bel fıtığı vakasında bel fıtığı ameliyatı gerekmemektedir. Cerrahi müdahale, yalnızca belirli klinik kriterler ve görüntüleme bulguları eşliğinde değerlendirilir.
Konservatif Tedavi: İlk Basamak Yaklaşım
Uzmanlar, bel fıtığı tanısı konulan hastalarda öncelikle konservatif tedavi yöntemlerinin uygulanmasını önermektedir. Bu tedavi süreci; fizik tedavi, ağrı kesiciler, kas gevşeticiler, yaşam tarzı düzenlemeleri ve egzersiz programlarından oluşur.
2017 yılında The Lancet dergisinde yayımlanan Maher, Underwood ve Buchbinder imzalı çalışmaya göre, bel ağrısının büyük çoğunluğu “non-spesifik” yani belirgin bir yapısal nedene dayanmamaktadır. Bu nedenle, birçok hasta ilaç ve fizik tedaviyle rahatlama sağlayabilir. Uzmanlar, cerrahi düşünülmeden önce bu tür yöntemlerin en az 6-8 hafta uygulanmasını önermektedir.
Ameliyat Kararı Ne Zaman Gündeme Gelir?
Bel fıtığı ameliyatı, yalnızca ağrının şiddeti değil, hastanın nörolojik durumu dikkate alınarak planlanır. Fizik muayene bulguları cerrahi gerekliliği doğrudan etkileyebilir. Vucetic ve Svensson (1996) tarafından yapılan araştırmada, refleks kaybı, kas gücünde azalma ve duyu kusurlarının ciddi sinir kökü basısı göstergesi olduğu belirtilmiştir.
Aşağıdaki durumlar, genellikle cerrahi müdahale için açık endikasyonlardır:
- İlerleyici kas güçsüzlüğü (motor kayıp)
- İdrar veya dışkı kaçırma (kauda ekuina sendromu)
- Konservatif tedaviye rağmen geçmeyen şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı
- MRG’de sinir köküne belirgin disk basısı tespiti
Görüntüleme Yöntemleri ve MRG’nin Rolü
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), bel fıtığının boyutunu, yerini ve sinirlerle olan ilişkisini değerlendirmede en etkili tanı yöntemidir. Kawaji ve arkadaşları (2001) tarafından yapılan çalışmada, kontrastlı MRG’nin fıtığın çevre dokularla olan ilişkisini detaylı şekilde gösterdiği ve bazı küçük fıtıkların zamanla gerileyebileceğinin tespit edilebildiği bildirilmiştir.
Bu bulgular, her MRG’de tespit edilen fıtığın ameliyat gerektirmediğini, klinik bulgularla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyar.
Bel Fıtığı Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Modern tıpta uygulanan bel fıtığı ameliyatı, genellikle mikrodiskektomi veya endoskopik diskektomi gibi minimal invaziv tekniklerle gerçekleştirilir. Bu yöntemler, hastanın daha hızlı iyileşmesini ve kısa sürede normal yaşantısına dönmesini sağlar.
Ancak her ameliyat gibi bu prosedürlerin de riskleri vardır. Özellikle, tekrar fıtıklaşma (nüks) riski az da olsa mevcuttur. Lee ve arkadaşları (2010), tekrar eden fıtıkların genellikle aynı seviyede meydana geldiğini ve bunun yapısal zayıflıktan kaynaklandığını bildirmiştir.
Tekrarlayan Bel Fıtığı ve İkincil Ameliyatlar
İlk ameliyat sonrası tekrar fıtık gelişen hastalarda hangi cerrahi yöntemin uygulanacağı hala tartışma konusudur. Onyia ve Menon (2017), minimal invaziv yeniden diskektomi ile füzyon cerrahisinin hasta özelinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Özellikle aktif yaşantısı olan bireylerde cerrahi teknik seçimi hayati önem taşır.
Sonuç: Her Bel Fıtığı Ameliyat Gerektirmez
Bel fıtığı ameliyatı, sadece tanısal görüntülemeye değil, hastanın klinik durumuna ve tedavi sürecine verdiği yanıta göre değerlendirilmelidir. Literatür, çoğu hastanın konservatif tedaviyle iyileşebileceğini, ancak sinir basısına bağlı nörolojik kayıplar veya idrar-dışkı kontrol bozukluğu gibi acil durumlarda cerrahinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.
Modern cerrahi teknikler sayesinde başarı oranı yüksek olsa da, doğru hasta seçimi bu sürecin en kritik adımıdır. Bu nedenle, bel fıtığı hastalarının teşhis ve tedavi süreci multidisipliner bir ekip tarafından dikkatle ele alınmalıdır.