Öğrencilerin Başarılı Olma Fırsatı Ellerinden Alınıyor! “Çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşma” hedefiyle 1989’dan bu yana çalışmalarını gerçekleştiren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), okulların açılmasıyla birlikte eğitimin artık göz ardı edilemeyecek hale gelen sorunlarına dikkat çekti.
Öğrencilerin Başarılı Olma Fırsatı Ellerinden Alınıyor!
“Çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşma” hedefiyle 1989’dan bu yana çalışmalarını gerçekleştiren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), okulların açılmasıyla birlikte eğitimin artık göz ardı edilemeyecek hale gelen sorunlarına dikkat çekti.
Eğitimde yaşanan sorunların sadece sosyoekonomik boyutlarına değil, toplumsal ve siyasal yönüne de değinen ÇYDD; sürekli olarak değişen eğitim sisteminin, yetersiz müfredatın, insan hak ve özgürlüklerine aykırı uygulamaların ve ezberci, kolaycı, sınav odaklı yapının öğrencileri başarısızlığa sevk ettiğini ve eğitim politikalarının fırsat eşitliğine dayalı; laik, bilimsel ve ulaşılabilir eğitimi desteklemediği sürece karanlık bir geleceğin bizi beklediğinin altını çizdi.
Eğitim alanında yaşanan sorunların ve fırsat eşitsizliğinin önlenmesi adına ivedi olarak geliştirilmesi ve uygulanması gereken eğitim reformlarının Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik toplum düzenine, toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun eğitim müfredatıyla sürdürülmesi gerektiğine dikkat çeken ÇYDD, bireyin hak ve özgürlüklerinin korunmasının ve geleceğe taşınmasının eğitim ile sağlanabileceğini vurguladı.
“GELECEĞİN EN ÖNEMLİ SORUNU NİTELİKSİZ EĞİTİM”
Okulların açılmasıyla birlikte güncellenen müfredatın ve çağdaş eğitimin sağlanması için gerekli sosyokültürel ve teknolojik donanımların yetersizliğinin yeniden gözler önüne serildiği belirten ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, özellikle son yıllarda devamlı olarak okullarda yaşanan başarısızlığın genç kuşaklar ve Türkiye için çok kaygı verici olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Yüksel, “ÇYDD olarak her zaman eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak geleceğimizin güvencesi olan gençlerimiz için çalışıyor ve Cumhuriyet kazanımlarını koruyup yaşatarak onlara çağdaş bir gelecek sağlamak için uğraş veriyoruz. Ancak okulların açılmasıyla birlikte tekrar gün yüzüne eğitim sistemimizdeki sorunlar ne yazık ki bizlere çok üzücü bir gerçeği gösteriyor; niteliksiz eğitim geleceğin en önemli sorunu olarak karşımıza çıkıyor ve öğrencilerimizin geleceğini tehdit ediyor.” dedi.
“Niteliksiz” kavramının eğitim alanında sürekli olarak karşımıza çıkmasıyla birlikte bu konuda ciddi girişimler yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Yüksel, “ Ülkemizin eğitim alanında yaşadığı sorunlar, “Niteliksiz öğrenci, niteliksiz öğretmen, niteliksiz okul…” ifadeleriyle açıklanmaya çalışılıyor. Eğitimde yaşanan tüm sorunların nedeni aslında uzun yıllardır desteklenen niteliksiz sistem ve niteliksiz eğitim politikalarıdır. Öğrenci ve öğretmene “niteliksiz” demek bir çözüm değil, esas sorunun üstünü sürekli olarak kapatmaya çalışmaktır. Eğer siz öğrencilere eşit şartlar sağlamazsanız, laik ve bilimsel eğitimi engellemeye çalışırsanız, toplum mimarı olan öğretmenlere gerekli nitelikli eğitimi vermez, özlük haklarını gözetmezseniz eğitimden başarılı bir sonuç bekleyemezsiniz. Her yıl, “Eğitim sistemimizi, sınav sistemimizi değiştiriyoruz” demek, öğretmenlerin emeklerini yok sayan politikalar uygulayarak onların ideallerini yok etmek, devlet okullarının sahip olması gereken olanakların hepsini her geçen yıl azaltarak öğrencileri umutsuzluğa hapsetmek kabul edilemez. Çağdaş bir toplum ve çağdaş bir ülke ancak ve ancak çağdaş eğitim ile mümkündür.” şeklinde konuştu.
“EŞİTSİZLİĞİ BÜYÜTMEK ÜLKENİN GELECEĞİNİ YOK EDİYOR”
Eğitimin özelleştirilmesi, gerici ve karma eğitim karşıtı uygulamalar ve Milli Eğitim sistemindeki yetersiz düzenlemelerin Cumhuriyet değerlerini tehdit ettiğini ve karanlık bir Türkiye yaratmaya yönelik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yüksel “Eğitim ve Bilim İşgörenleri (Eğitim-İş) Sendikası’nın hazırladığı rapora göre bu yıl, LGS’ye başvuran 1 milyon 236 bin 308 öğrenciden 204 bin 509 öğrenci sınava girmedi ki bu çok ciddi bir düşüş. Aslında bu tablo, gençlerin umutlarındaki yok oluşun veri olarak karşılığıdır. Ayrıca sınava giren 1 milyonu aşkın öğrenciden sadece 188 bini okullara yerleşti, yani öğrencilerin sadece yüzde 18’i okullara yerleşebildi. Geriye kalan yüzde 82’lik kısım ise imam hatip veya meslek liselerine kaydedildi. Ne yazık ki, bu öğrencilerin çoğunluğu da fırsat eşitsizliği yaşayan, kısıtlı olanaklara sahip çocuklar oldu. Her geçen gün büyüyen eşitsizlik sarmalı ortaöğretim öğrencilerimizi de kuşatmış durumda. Mesleki okullardaki eğitimin yetersizliği ise yıllardır kangren olmuş bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. 2022-2023 dönemi için güncellenen müfredatın içeriği ise yine tartışmalı. Örneğin çocuk ve ergenlerin düşünme becerilerini geliştirecek olan Felsefe dersinin zorunlu dersten seçmeli derse dönüşümü ve öğrencilerin seçmeli ders seçimlerinde de gerek okuldaki öğretmen altyapısı gerek okulun ve velilerin yönlendirmesi ile serbest olmaması epey düşündürücü ve kaygı verici. Okullardaki teknolojik donanım ve yazılımların yetersizliği de kamuoyunda oldukça güçlü karşılık bulmaya devam ediyor. Yani eğitim sistemimizin dijital dönüşümü ne derece etkili uygulayabildiği konusunda net bir çıktı sunamıyoruz. Bu sorunlar karşısında şunu artık çok net görebiliyoruz, eğitimin her aşamasında uygulanan yanlış politikalar eşitsizliği büyütüyor ve ülkenin geleceğini yok ediyor.” dedi.
“HİÇ KİMSENİN GENÇLERİN GELECEĞİNİ ÇALMA HAKKI YOK”
Eğitimdeki fırsat eşitsizliği karşısında öğrencilerin geleceğinin yok edildiğinin altını çizen Prof. Dr. Yüksel “4+4+4 eğitim sistemi, yıllardır gelen eleştiriler ve Türkiye’nin uluslararası eğitim sıralamalarındaki düşüşüne rağmen üzerinde durulmayan ve iyileştirilmeyen bir konu olmaya devam ediyor. Bu sistemle birlikte okul öncesi eğitimdeki beklenen artış sağlanamamış aksine okul öncesi eğitimde gerileme gerçekleşmiştir. Öğretmen ve öğrencinin ihtiyacını karşılamayan sistemde seçmeli dersler ile öğrenciler matematik ve fenden uzaklaşıyor. Eğitimde yapılan sürekli değişiklikler, bilimsellikten uzak yaklaşımlar ve liyakatsizlik eğitimdeki kalitemizi gittikçe düşürdü. Anadolu ve Fen liselerinin niteliksiz hale getirilmesi, ezberci eğitim sistemi bu başarısızlığın nedenlerinden biri. Eğitimde ve sonrasında gençlerimize sunamadığımız hayat beyin göçünü de beraberinde getiriyor. Birçok öğrenci ilkokul yıllarından itibaren yurt dışına gitmenin hayalini kurar hale geldi. Biz çocuklarımızın kaliteli eğitimle birlikte hayallerini de ellerinden aldık. Sosyal becerilerini desteklemediğimiz, çocuğun biricikliğini elinden aldığımız bir eğitim sistemi kurmuş durumdayız. Bizlerin bu çocukların hayallerini ve umutlarını yeniden yeşertmek gibi çok önemli bir görevimiz var. O kadar emek vermiş, hayallerine ulaşmak için çabalamış gençlerimizin geleceğini hiç kimsenin çalma hakkı yok!” diye konuştu.
“ÖNCELİKLİ AMACIMIZ SOSYAL DEVLETİN KAMUCU EĞİTİM POLİTİKALARI ÜRETMESİNİ SAĞLAMAK VE GENÇLERİMİZE İYİ BİR GELECEK BIRAKMAK OLMALI”
Yeni eğitim ve öğretim yılına ekonomik krizin gölgesinde başlamanın birçok öğrenci ve aile için büyük bir sorun olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yüksel, artan masrafların sosyoekonomik açıdan kırılgan gruplardaki öğrenci ve aileler için karşılanabilir olmaktan çıkarken, uygulanan yanlış ekonomi politikalarının halkın büyük kesimi için eğitime erişimde de bir engel olarak karşımıza çıktığını belirtti. Bir insan hakkı olarak güvence altına alınan “ücretsiz eğitim” ile çatışan kayıt ücretlerinin kabul edilebilir olmadığını söyleyen Prof. Dr. Yüksel, “Resmi bir dayanağı olmayan bu duruma devlet müdahale etmeli ve ailelerin mağduriyetine son vermelidir. Güncel ücretler karşısında tüm öğrenciler ve aileleri “Gençlerin hayatını, geleceğini çaldınız!” diyorlar ve çok da haklılar. Bizim öncelikli amacımız sosyal devletin kamucu eğitim politikaları üretmesini sağlamak ve gençlerimize iyi bir gelecek bırakmak olmalı. Laik, bilimsel ve ücretsiz eğitim yurdun her köşesinde tüm yurttaşlar için erişilebilir olmalı, devlet bunu kamucu politikalarla sağlamalı ve sürdürülebilir tutmalı. Bunlar için de bütçeden eğitime ayrılan pay artırılmalı. Şunu unutmamalıyız ki Büyük Atatürk’ün eğitim anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin hedeflerinin en önemli dayanağı, varlığının koruyucusu ve geleceğinin güvencesidir.” dedi.
“SORUNUN DEĞİL, ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI OLMALIYIZ”
ÇYDD olarak 33 yıldır sürdürdükleri çağdaşlık yolculuğunda en büyük amaçlarının Atatürk devrim ve ilkelerini yaşatarak çağdaş eğitim yoluyla çağdaş topluma ulaşmak olduğunu belirten Prof. Dr. Yüksel, “Unutulmaz Genel Başkanımız Türkân Saylan önderliğinde öncelikle kız çocuklarımızın eğitimine destek olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştirdik, binlerce kız öğrencimize ışık olduk. Laik, bilimsel ve karma eğitimi korumak adına sürdürdüğümüz çalışmalar ile bugün, 103 bin 387 öğrencimize eğitim desteği sağlamış bulunuyoruz. Aynı zamanda örgün eğitimden mezun olmanın tek başına yeterli olmayacağı öngörüsüyle öğrencilerimizin sosyal, kişisel ve düşünsel açıdan farklı yetkinlikleri de kazanabilecekleri projeler geliştiriyoruz. Ortaokul öğrencilerimize yönelik Bilimin Çakıl Taşları Projesi ve lise öğrencilerimize yönelik Genç Denizyıldızları Projesi ile çocuklarımıza ve gençlerimize 21. yüzyıl beceri ve yetkinliklerini kazandırarak hayallerini gerçekleştirmelerine destek oluyoruz. Ancak bu yeterli mi, asla! ÇYDD olarak “sorunun değil, çözümün bir parçası ol” düşüncesinden asla ödün vermedik, vermeyeceğiz! Çağdaş eğitim ve gençlerimizin geleceği için eğitimdeki gerçek sorunların tespit edilmesi ve ivedilikle bütüncül eğitim politikalarının uygulanması gerekiyor. Bu gerçekleşene kadar durmadan çalışmaya ve öğrencilerimize destek olmaya devam edeceğiz.”
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı